Tüp Mide Ameliyatı Ve Obezite İle Mücadele

Günümüz küresel dünyasında kentleşme, sanayileşme, artan nüfus yoğunluğu ve tüm bunlara bağlı olarak yaşam standartlarının bizleri hızlı ve seri olmaya mecbur bırakması; sağlıksız ve ağırlıklı olarak fast-food yemekler tüketmeye, spora az vakit ayırmaya ya da hiç ayıramamaya, düşük yaşam standartları ve psikolojik altyapılı rahatsızlıklar insanların streslerini yemek yiyerek atmaya çalışmalarına yol açmıştır. Tüm bunların neticesinde obezite gerçekleşmesi kaçınılmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Obezite kişilerin mevcut kilolarının yaş ve boylarına göre beklenenden çok yüksek olmasına denir. Obezite hesaplanırken hastanın kilosu boy değerinin karesine bölünür (kg/ m²) ve sonuç vücut kitle indeksini verir (vki). Bu ölçümde esas alınan referans noktası dünya sağlık örgütünün (WHO) belirlediği ölçümdür.

  •  25-29,9 kg/m. arası: Aşırı kilolu
  •  30-39,9 kg/m. arasında olanlar: Obez
  •  40 kg/m’nin üzerinde olanlar ise: Şiddetli obez (morbid obez) olarak sınıflandırılır.

Obezite Nelere Yol Açar?

Bu hastalık morbid obez aşamasına geçtikten sonra hastaların diyet veya spor ile kilo kaybetmeleri maalesef mümkün değildir. Hastalar genellikle bu kilolardan çeşitli ilaçlar ile (ki bu ilaçlar hastalığı daha kritik seviyelere çekecek kadar tehlikeli olabilmektedir) kurtulmaya çalışırlar ama akabinde bu yöntemlerle kaybedilen kilolar çok hızlı bir şekilde geri alınmaktadır. Sonuç olarak obezite hastalığının cerrahi müdahale dışında bir çözümü maalesef yoktur. Obezite önüne geçilmediği takdirde diğer bağlı rahatsızlıklara (koroner kalp hastalığı, tip 2 diyabet, insülin direnci, uyku apne sendromu, kemiklerde kireçlenme ve romatizma, karaciğer yağlanması, safra kesesi taşı vb.)  kapı açan çok ciddi bir hastalıktır. Vücut sistemine verdiği zararların yanında psikolojik olarak da ruh sağlığında açtığı derin hasarlar ciddi önem taşır. Obezite hastaları fazla kilolarından dolayı özgüvensizlik, değersizlik duygularına kapılır sosyal hayattan uzaklaşır ve kendi izole alanlarında mutsuz bir hayat yaşamaya başlarlar. Bu izolasyon depresif ruh halinin ve  obezitenin ilerlemesine ivme kazandırır. Geçmişte yaşanan üzücü deneyimler, yanlış ilaç tedavileri ve sonuçsuz kalan zayıflama girişimleri de hastaların iyileşebileceklerine olan inançlarını kaybetmelerine neden olan önemli faktörlerdir.

Tüp Mide Ameliyatı (Gastrik Sleeve)

Neyse ki günümüzde ilerleyen tıb ile birlikte obezite için kalıcı ve kesin tedavi yöntemleri geliştirilmiştir, bu operasyonların en etkili olanı tüp mide ameliyatıdır. Tüp mide ameliyatı (gastrik sleeve) yani ”mide küçültme ameliyatı” kapalı olarak yapılan bir cerrahi operasyondur. Mide üzerinde küçük kesiler ile delikler açılarak bu deliklerden kamera yardımıyla midenin %80,85 oranında alınması şeklinde gerçekleşir. Bu ameliyat kapalı yöntemlerle yapıldığı için sonrasında herhangi bir ağrı, enfeksiyon, fıtık gibi şikayetler gerçekleşmez. Tüp mide ameliyatında mide ince uzun, daraltılmış bir forma sokulur. Geriye kalan midenin %80’lik kısmı laparoskopik yöntemle çıkarılır. Daraltılmış mide ile gıda alımı kısıtlanır ve sürekli açlık hissi ortadan kalkar. En önemli avantajı ise diğer mide küçültme ameliyatlarında ömür boyu kullanılmak zorunda olan vitamin, mineral takviyesine gerek kalmaz. Tüp mide revizyon olduğu için Tüp mide ameliyatı sonrası yani tedavi bittikten ve amaca ulaşıldıktan sonra hasta isterse midede düzeltmeler yapılabilir. Bir çoğumuzun bildiği gibi Tip 2 diyabet ile doğrudan bağlantılı olan obezite tüp mide ameliyatı sonrası daha kilo kaybı başlamadan bile insülin direncin de normal seyirler gözlenmeye başlanır. Yani başta diyabet olmak üzere diğer rahatsızlıkları önlemede ve tedavi etmede mide küçültme ameliyatlarının önemi büyüktür. Yaklaşık 1,5 saat süren ameliyat sonrası hastalar 3 veya 4 gün kadar hastanede gözetim altında tutulurlar, 5 haftalık sıvı, püre ve yumuşak gıdalar ile başlayan diyet programı başarılı bir şekilde devam ettirildiği taktirde hastalar normal besinler tüketmeye başlayabilirler.

 

 



Bir yanıt yazın